Kalın bağırsaklar sindirim sistemimizin en son organı olup yaklaşık 150 cm uzunluğundadır. Büyük bir kısmını oluşturan başlangıç kısmına ‘kolon’ ismi verilirken, son 15 cm’lik kısmına ‘rektum’ ismi verilir. Kolon ve rektum kanserleri genel olarak kolorektal kanser olarak isimlendirilir.
Kolorektal kanserlerin büyük bir çoğunluğu kalın bağırsağın iç yüzüne yerleşmiş ‘polip’ adı verilen iyi huylu tümörlerden oluşur. Geri kalan bir kısmı ailesel olarak geçerken diğer bir kısmı herediter yani kalıtımsal olarak oluşabilir. Genellikle ileri yaşlarda (≥60 yaş) ortaya çıkar. Ancak ailesel ve herediter olarak oluşan tümörler 40 yaşının altındaki bireyleri de etkileyebilir. Erkeklere kadınlara oranla biraz daha fazla görülür. En sık görülen üçüncü kanser türüdür. Dünyada her yıl yaklaşık bir milyon insan kolorektal kanser tanısı almaktadır. Hastalık, en çok yaşam kaybına sebep olan kanser türlerinden biri olması nedeniyle çok önemlidir.
Hastalık erken dönemde bulgu ve belirti vermeden sinsi olarak ilerleyebilir. Tam olarak tedavi edilebilmesi için erken dönemde yani sadece bağırsak duvarında sınırlı iken tanı konularak tedavisinin yapılması çok önemlidir. Bu yüzden 50 yaşına gelmiş bireylerin Sağlık Bakanlığımız tarafından açıklanmış tarama programlarına uyması gerekmektedir. Yıllık 1 kez gaitada kırmızı kan tetkiki, Rektosigmoidoskopi veya Kolonoskopi tetkikleri erken tanı için çok önemlidir. Aile bireylerinde kolorektal kanser tanısı olan bireylerin daha erken dönemlerde taramalarının yapılması gerekebilir.
Kolorektal kanserler yerleşim yerine göre bulgu verebilirler. Karın ağrısı, barsak alışkanlık değişiklikleri, gaita kıvamında cıvıklaşma, gaita çapında incelme, kabızlık, halsizlik ve kansızlık gibi bulguların varlığında çok geçmeden gerekli tetkiklerin yapılması önemlidir.
Kolorektal kanserlerde tedavide birincil öncelik cerrahidir ve işinde uzmanlaşmış cerrahlar tarafından uygulanan cerrahinin sonuçları daha iyi olmaktadır. Kolon ve rektum kanserlerinde tedavide bazı farklılıklar olabilir. Kolon kanseri tanısı alıp klinik evrelemesi yapılan hastalarda Evre 1ve 2 tümörlerde genellikle tek başına cerrahi yeterli iken, Evre 3 tümörlerde cerrahi ve kemoterapi kombinasyonu, Evre 4 tümörlerde ise sadece kemoterapi bazı durumlarda cerrahi tedavi uygulanır. Rektum kanserlerinde Evre 1 tümörlerde cerrahi tedavi yeterli iken Evre 2 ve 3 tümörlerde önce radyoterapi ve kemoterapi kombinasyonu arkasından cerrahi tedavi ve cerrahi tedavi sonrası kemoterapi uygulanır. Evre 4 tümörlerde kemoterapi uygulanır.
Kolorektal kanserlerde cerrahi tedavide cerrah çok önemlidir. Yeterli miktarda dokunun bağırsağı vücuda tesbit eden ve mezo adı verilen doku ile beraber tam olarak çıkarılması çok önemlidir. Yeterli sayıda lenf nodu çıkarılması tedavi vaya takibi şekillendirir.
Yaklaşık 1,5 metre uzunluktaki kalın bağırsağın iç yüzünü döşeyen tabakadan meydana gelen kanserlerdir. Kalın bağırsağın son 15-20 cm’lik kısmına rektum adı verilir. Bu bölgede oluşan tümörlere rektum kanseri denilir. Genel olarak kalın bağırsak kanserleri kolorektal kanserler olarak bilinse de kolon ve rektum kanserleri tedavi farklılıklarından dolayı birbirlerinden ayrı değerlendirilmek durumundadır.
Kalın bağırsak kanserlerinin çok büyük bir çoğunluğu(yaklaşık %80) kalın bağırsağın iç yüzündeki tabakada oluşan polip adı verilen iyi huylu tümörlerin değişim göstererek kanserleşmesinden oluşur. Kolonoskopi veya rektosigmoidoskopi gibi endoskopik işlemlerde bu polipler erken yakalanıp çıkartılabilirse bağırsak tümör oluşmadan önlenmiş olur.
Geri kalan %20’lik kısımda ailesel veya kalıtsal olarak oluşmaktadır. Bu sebepten dolayı birinci derece akrabalarında erken yaşta kalın bağırsak tümörüne rastlanan bireylerin, normalde önerilen kolonoskopi yaşı 50 olmasına rağmen, daha erken yaşlarda tarama kolonoskopilerine başlamaları gerekmektedir.
Kalın baağırsak kanserlerinde evreleme 2 kez yapılır.
İlk evreleme endoskopik yöntemle alınan biyopsi sonrası tümör gelen hastalarda tedaviyi şekillendirmek içindir. Bu evrelemeye tıp dilinde klinik evreleme denir. Klinik evreleme sorası hastanın tedavisinin cerrahi ile mi yoksa kemoterapi ile mi başlayacağına karar vermek için görüntüleme yöntemlerinden yararlanılır. Burada karın ultrasonu, karın ve akciğer tomografisi, karın MR ve/veya PET/CT kullanılabilir.
İkinci evreleme ameliyat sonrası çıkarılan dokunun patolojiye gönderilip incelenmesi sonucu yapılır. Bu evrelemeye patolojik evreleme denir. Patolojik evreleme sonucu hastaya ameliyat sonrası kemoterapi veya akıllı ilaçlar verilip verilmemesine veya verilecekse hangi ilaçların verileceğine karar verilir. Genellikle evre 2 riskli gruplarla evre3 ve evre 4 hastalıkta ameliyat sonrası kemoterapi verilir.
Bu ameliyatlar sonrası yara yeri problemleri, karın içi abse gelişmesi, bağırsak tıkanıklıkları, anastamoz ayrışmaları, eğer stoma açılmışsa stoma problemleri, kanama, genito-üriner problemler görülebilir. Hastaların yaşına bağlı yalnız başına akciğer veya kalp problemleri de ameliyat sonrası gelişebilir. Ayrıca her uzun ameliyatlar sonucu gelişebilecek pıhtı atma problemleri ile de karşılaşılabilir. Ancak bütün bu oluşabilecek problemler %10’un altındadır. Bazıları %1’in bile altındadır. En yüksek oran %10’lar civarı olan ve basit bir antibiyotikle tedavi edilebilen yara yeri enfeksiyonudur.
Günümüzde tıpta teknoloji kullanımı giderek yaygınlaşmakta ve neredeyse her gün gelişmiş yeni teknolojik cihazlar kullanıma sunulmaktadır. Bu cihazlar sayesinde ameliyat süreleri kısalarak uzun ameliyat sürelerinde oluşabilecek komplikasyonların önüne geçilebildiği gibi laparoskopik veya robotik olarak ta ameliyatları yapma şansımız olmaktadır. Takdir edilir ki açık yöntemle yapılan cerrahiye kıyasla laparoskopik veya robotik cerrahi tekniklerde daha fazla teknoloji kullanılacağı için maliyete yansımaktadır. Yani robotik cerrahi teknikte operasyon ücreti en yüksek iken açık cerrahi teknikte laparoskopik ve robotik cerrahi tekniğe göre daha düşük operasyon ücretleri ile karşılaşılır.
Kalın bağırsak kanserleri için değiştirilemez ve değiştirilebilir risk faktörleri vardır. Değiştirilemez risk faktörleri;
Laparoskopik cerrahide, hastalığın başarılı bir cerrahi tedavisi için geleneksel cerrahi aşamalarında neler yapılıyorsa, onkolojik kurallara uyarak aynı cerrahinin yapılması amaçlanır. Bu nedenle başarılı bir cerrahi için laparoskopik cerrahi deneyim ve tecrübe son derece önemlidir. Kolorektal cerrahide uzmanlaşmış kolorektal cerrahların çok büyük bir bölümü laparoskopik olarak bu cerrahi işlemi gerçekleştirebilmektedir. Yapılan çalışmalarda uzun dönemde onkolojik sonuçlar karşılaştırıldığında laparoskopik ve açık cerrahi tekniğin sonuçları benzer bulunmuştur. Bunun yanında Laparoskopik cerrahide kesi küçük yapıldığı için, hastaların hastanede kalış süreleri, daha kısa ameliyat sonrası ağrıları daha az, günlük hayatlarına işlerine dönüş süreleri daha kısa olmaktadır. Bunun yanı sıra ameliyat sonrası cerrahi izleri de o kadar az olur. Dolayısıyla kolorektal cerrahide uzmanlaşmış tecrübeli bir kolorektal cerrahın gerçekleştireceği laparoskopik kalın bağırsak tümörü ameliyatı güvenle olunabilir ve ameliyat sonrası açık yapılan cerrahideki nüks ihtimali ne kadar ise laparoskopik cerrahide de o kadardır.